Denizcilerin Suç Kapsamına Alınması
  1. Anasayfa
  2. DENİZ KÜLTÜR

Denizcilerin Suç Kapsamına Alınması

0

“Denizcilerin suç kapsamına alınması” konusunda BIM-CO, denizcilerin cezai müeyyide aldığı uluslararası uy­gulamaları içeren son olaylar üzerinde bir çalışma ger­çekleştirdi. Bu çalışmanın amacı; “denizcilerin tutuk­landığı olayları, bu tür olaylarda kullanılan gerekçele­ri ve denizcilerin haklarını korumak için tüm düzeyler­de alınan insiyatifleri tanımlamak” olarak açıklanıyor. Bu doğrultuda BIMCO Yönetim Kurulu, 2 Mart tarihinde Singapur’da yapılan Yönetim Kurulu Toplantısı’nda, bu çalışmayı uygulamaya koyma kararı aldı. Böylece Yöne­tim Kurulu, denizcilerin haklarının korunmasını amaçla­yan bir BIMCO Koordinasyon Grubu kurulmasını da ka­bul etmiş bulunuyor.

Bu Koordinasyon Grubu; suç kapsamına alınma uygula­malarının, çalışanlar üzerindeki etkisini azaltmalarına yardımcı olacak şekilde, üyelerini bilgilendirecek ve on­lara kılavuzluk edecek. Ayrıca gene bu kapsamda, fiili olaylar gerçekleştikçe doğrudan yardımda da bulunabi­lecek. Öte yandan Koordinasyon Grubu, BIMCO’nun ilgi­li yetkilileriyle, ilgili platformlarda yapıcı diyaloglar oluşturmayı amaçlayan ve kendisiyle aynı görüşlerde olanlarla birlikte çalışarak, uluslararası düzeyde benzer faaliyetlerin aktif olarak yürütülmesini sağlayacak.

Çalışma Nasıl Gerçekleşti?

BIMCO öncelikle bu çalışma için değerlendirmek üzere, 1996 ile 2006 yılları arasında gerçekleşen 44 adet olay belirledi. Söz konusu olaylardan 9’unda denizciler, kasdi bir fiilden ya da ihmalden suçlu bulunarak tutuklandı. Olayların büyük bir çoğunluğunda ise, tutuklama ya da ceza uygulaması, ilgili suçlar kanıtlandıktan sonra ger­çekleşti. Bu tür davaların sayısı 28. Ayrıca aralarında çev­reye verdikleri zarar nedeniyle, basında oldukça büyük bir yankı uyandırdıkları halde denizcilerin tutuklanması ya da ceza alması ile sonuçlanmayan durumların bulun­duğu 7 vaka da incelendi.

Kanıtsız Tutuklamalar

Bunların arasında özellikle üzerlerinde durulan vakalar; hatalı oldukları kanıtlanmadan önce denizcilerin tutuk­lanmış olduğu davalar olarak belirtiliyor. Belirlenen bu 9 dava, 9 yıllık bir dönem içerisinde, denize kıyısı olan 9 farklı devleti ilgilendirecek şekilde gerçekleşti. Bunların arasında; PRESTIGE, TASMAN SPIRIT ve ERIKA gibi ol­dukça bilinen olaylar da yer alıyor. Bu vakaların en az 4‘ünde denizciler, herhangi bir cezai müeyyide nedeniy­le değil, daha çok, bir tür “önlem” olarak tutuklandı. Tüm vakaların ortak özelliği ise, söz konusu olaylarda tutuklanan denizcilerin, kanıtlanmış bir cürmü kast/suç girişimi ya da ihmalkarlığı olmayışı. Bu olaylar, aylara hatta yıllara yayılabilecek, oldukça uzun bir süre boyun­ca anayurtlarından uzakta tutuklu kalan denizciler üze­rindeki baskıyı gözler önüne seriyor. Çünkü bu davalar­dan birisi; intihar girişimi, bir başkası ise trajik bir inti­har ile sonuçlandı.

blank

Kanıtlı Tutuklamalar

Bir ihlalin söz konusu olduğu kanıtlandıktan sonra, de­nizcilerin tutuklandığı ve haklarında cezai müeyyide uy­gulandığı 28 vaka ise sadece 4 ülkede gerçekleşti. Bu olayların 25’i Amerikan limanlarında, birer tanesi ise sırasıyla Malta, Fransa ve Singapur’da gerçekleşti. Bu vaka­lardan 18’inde Yağlı Su Ayırıcılarının (OWS) kurcalanmış ve/veya Petrol Kayıt Defterlerine (ORB) yanlış girişler yapılmış olduğu görüldü. Geriye kalan vakalar ise; çev­renin kasıtlı olarak kirletilmesi, adam öldürme, başarı­sız sefer, mülke zarar verme ve sis düdüğünün çalınma­sı faktörlerinden oluşuyor. İşte bu 28 vaka, denizcilere verilen, aralarında uzun dönem tutukluluk ve ağır para cezalarının da bulunduğu büyük yaptırımları oldukça net bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu vakalar ayrıca, söz konusu olaylarda başvurulan ilgili kanun ve konvan­siyonların yeniden gözden geçirilmesine de yardımcı ol­du. Çünkü bu tür kanunlar ve yönetmelikler ulusal, böl­gesel ve uluslararası düzeylerde bulunabiliyor ve bazı­ları açıkça denizcilerin suç kapsamına alınması için kul­lanılırken, diğerleri denizcilerin haklarının korunması için çalışıyor.

Çalışma sonucunda; “denizcilerin suç kapsamına alın­masının bölgesel değil, daha çok küresel bir sorun olduğu”, geçerli kanunların çoğu adil olduğu halde, zaman zaman adil olmayan şekilde uygulanabildikleri görülüyor. Bir başka bulgu ise; IMO ile ILO’nun bu so­runların varlığını kabul etmiş ve dolayısıyla denizcile­rin, adil olmayan uygulamalara karşı korunmalarını amaçlayan kılavuzlar oluşturmak konusunda belirli ilerlemeler kaydetmiş olması olarak belirtiliyor.

Konu Hakkında Görüşünü Bildir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.